Ucuz olduğu fikrinde olanlar olacaktır. Bence pahalı.
Küba’da çift para birimi kullanıldığını daha önce duymuş olabilirsiniz. Turistlerin kullandığı CUC (1CUC=1 USD) ve ulusal para birimi, CUP (25 CUP=1CUC). Normal şartlar altında, ülke vatandaşları her şeyi kendi para birimleri olan CUP ile alıyorlar ve bir şey sana 30 birimken onlara 5 birim olabiliyor. Olabiliyor diyorum çünkü bazı şeylerin fiyatları direk CUC, yani turist para biriminde. Bu tür hizmetlere Kübalıların nasıl eriştikleri veya erişip erişemedikleri de oradayken tam olarak çözemediğim bir konu.
Sıkıntı biraz da bu dual para sisteminden kaynaklanıyor. Ülke dışa açılmaya başladığından ama ülke vatandaşları açılamadığından, 1 USD’ın alım gücü hakkında hiç fikirleri yok. Muhtemelen 1 CUP’un alım gücüne eşit zannediyorlar, bunun için de fiyatlar tamamen kafaya göre yuvarlamalar üzerinden gidiyor. Her şeyin fiyatı 5 CUC, 10 CUC veya bunun katları. 6 CUC, 7 CUC gibi rakamlar çok nadiren görülüyor. Örneğin şehir turu otobüsü iki ay önce 5 CUC iken zam gelmiş 10 CUC olmuş. E n’oldu 7-8 CUC’a? Böyle %100 zam mı olur? Ama bu örnek diğer ülkelerdeki benzerleriyle karşılaştırınca halen oldukça iyi fiyatlı olduğu için hadi onu geçelim.
Genel olarak devletin regüle ettiği fiyatlar daha anlaşılır ve insaflı seviyelerde. İş kişilerin verdiği hizmetlere geldi mi yandın. Yolculuk boyunca şu ana kadar ödediğim en yüksek çamaşır yıkama ücretini, Türkiye standartlarında olmayan otobüs yolculuğuna Türkiye standartlarında ücreti ve tabi muhtemelen son 10 yılın en yüksek internet ücretlerini Küba’da ödedim. Hadi internet fiyatlarında başka faktörlerin etkisi var…
Kahvaltı her Casa’da 5 CUC, aynı kahvaltıyı Japonya’da 4 USD’a yedim. Japonya çok pahalı ya, onun için veriyorum bu örneği. Bir öğlen yemeği 15 CUC. Nadiren 10 bazen 20 CUC olabiliyor. Açıkçası lezzet olarak da çoğunlukla “eh bugün de doyduk” seviyesinde.
Tabi uzun seyahat yapan biri ile 10-15 gün için bir yere tatile gitmiş kişinin harcama iştahı aynı olmuyor. Uzun süreli seyahatte günlük olarak biraz daha evinde harcadığın fiyatlara beslenmeyi hedefliyorsun. Onun için Türkiye’den tatile gidip 10 gün sonra Türkiye’ye dönecekken bu fiyatların yüksek olduğu çok anlaşılmıyor olabilir. Sonuçta kısıtlı bir süre ve zaten Paris’e veya New York’a da gitsen ortalama bir öğlen yemeğinde bunu harcıyorsun. Ama Paris’teyken “bu öğünü de ucuz bir şeylerle geçiştirivereyim” diyip büfeden veya marketten bir sandviç alıp yoluna devam edebiliyorsun. Burada öyle alternatifler yok işte. İlla bir yere girip yemek yiyeceksin. Bir alternatif Peso Pizzalarmış sanırım ve gerçekten çok ucuzmuş. Ama hepsi bu.
Bunun yanında çok uzun zamandır gönül rahatlığıyla tavuk ve mısır yiyebildiğim tek yer oldu Küba. Çünkü GDO diye bir kavram yok. “Tavuklar özgür mü geziyorlar, özgür derken tam olarak nasıl?” gibi sorular sormaya gerek kalmıyor, çünkü zaten önünden geçiyor, görüyorsun.
Herkese karşı böyleler mi yoksa sadece turistlere yönelik bir şey mi bilmiyorum ama parasal karşılığı alınmadan hiç bir şey yapılmayan, bir yer. Mesela yağmurda sırılsıklam olmuşken, gelip şemsiyesiyle gitmen gereken yere seni götürmeyi teklif ediyorlar. ama sonunda bahşiş bekliyor, görüyorusun. Yani tabi ki anlıyorum ne zorunluluğu var bana yardımcı olmak için, o ayrı bir şey ama hiç bir şey “iyilik” olsun, insanlık olsun diye yapılmıyor, mutlaka sonunda bir beklenti oluyor.
Yukarıda kastettiklerimi daha iyi anlatabilmek için, hazır Japonya’dayken ve burası dünyanın en pahalı yerlerinden biri kabul edilirken, karşılaştırmalı bir kaç örnek vermek istiyorum:
Kaldığım Casa’ya son gün geri dönecektim ve 5 gün için eşyalarımın bir kısmını orada bırakmak istedim. Maria bunun için 25 CUC istedi. Gerekçe olarak da “otele bıraksaydın onlar da bu iş için ücret alırlardı” dedi. Son 7 gündür eşyalarımın büyük bölümü Tokyo’da kaldığım hostel’de duruyor ve bunun için benden hiç bir ücret talep etmiyorlar.
Çamaşır yıkamak istediğimde parça başına 0.50 CUC ücret istedi. Çamaşırların yarısını verip 10 CUC (30 TL) ödedim. Bundan bir önce Cancun’da yıkadığım bir torba çamaşıra 100 peso (15 TL) vermiştim, hadi orası gerçekten ucuz. Japonya’da yıkamaya 200 Yen (5 TL) hadi kurutmasıyla beraber 400 Yen (10 TL) ödedim.
Havana - Vinales - Trinidad - Havana rotasıyla gittiğim yol toplam 1000 km’den az (toplam 22.5 saat). Bu şehirlerin hepsine gitmek için ödediğim toplam tutar 75 CUC. Varan ile aynı ücret. Otobüsler çok öyle kamyon kasası gibi değil ama eski, nem kokulu ve dar. Hele ki son Trinidad Havana yolu zaten evlere şenlikti, ki önceki yazıda bahsetmiştim. Japonya’da son 1 haftadır teknolojinin son harikası ve dünyanın en hızlı trenleriyle aşırı konforlu yolculuklar yapıyorum. Ben şu ana kadar 1800 km (toplam 15 saat) boyunca kullandım ama bunu 5.000 km de yapmak mümkündü… bu bir hafta sınırsız sayıda yolculuk için ödediğim para 250 USD.
Kısacası, Küba belki genelde gittiğimiz daha gelişmiş bir ülkeye göre fiyatlar açısından çok farklılık göstermiyor olabilir. Ama birim başına alınan ürün veya hizmetin kalitesi ile karşılaştırınca fark büyük. Kaldı ki bütün bir ülke ‘turistlerden nerden para söğüşleriz’ (bunun başka tabiri yok) üzerine kafa yoruyor. Yani işte bu biraz da bizdeki şimdi azalan ama eskiden çok yoğun bulunan 'turist gördün mü kazıkla' kafası, ki yıllarca bunun ne kadar yanlış bir tutum olduğu üzerine tartışmışızdır. Kendi ülkemde sevmediğim bir davranışı, başka ülkede neden seveyim? Muhtemelen daha bu böyle 10 yıllarca devam edecektir Küba’da. İkili para sistemi de bu yaklaşımları destekliyor ne yazık ki.
Tespitlerime göre, Küba’da ucuz olan iki şey var: alkol ve Türkiye’den gidenlerin koli koli aldıkları Alicia adında bir krem. Şimdi Türkiye’de de Küba’dakinin tam olarak 12 katına satılmaya başlanmış. Zaten nerede krem alan birini görseniz yaklaşın, göreceksiniz ki kesin bizden biri.
Bu yazılarda pek “şunu yapın bunu yapın” tavsiyelerine girmiyorum çünkü bunlar için tripadvisor.com gibi deneyimlerin çok iyi derlendiği yerler var. Ben genelde Lonely Planet, Foursquare, Trip Advisor’daki tavsiyeler üzerinden ilerliyorum. Ama Küba için vereceğim iki tavsiye olacak. Bir tanesi Floridita’da bir Daiquiri bir de Pina Colada içmeden dönmeyin. İkinci olarak Jaimanitas diye Havana yakınlarında bir köy var. Burada Fuster adında bir sanatçı, Gaudi’den ilham alarak Park Guell’e benzer evler yapıyor. Hem orayı gezin hem de oradaki Santy adlı restoranda deniz ürünleri yiyin. Hem ortam güzel, nehir üzerinde bir teknede yemek yeniyor, hem de lezzetler güzel.
İkinci Küba yazısından sonra Gözde “sen şimdi bu Küba’yı sevdin mi sevmedin mi?” diye sordu. Başkaları da aynısını düşünmüş olabilir. Yanmış ve kapkara hale gelmiş ama özünde çok güzel bir tarihi binanın size verdiği bir his var mıdır? Bana vardır ve Kübanın bende uyandırdığı his benzer.
Büyük bir direniş öyküsü tabi ki, kabul ediyorum. Tarihte önemli bir yeri var. Ama mikro bazda, insan özelinde bakınca, sıkıntılar var.